Hoşgeldiniz  

HDP’li Murat Sarısaç İKRAR için yazdı… “HDP’nin 9. Kuruluş Yıldönümü Kutlu Olsun”

İkrar-HA1 | 08 Kasım 2021 | Dünya, Gençlik, Genel, Güncel Haberler, Hukuk Adalet, Kadın, Makaleler, Manşet, Politika, Son Dakika, Söyleşi Makaleler, Yaşam A- A+

HDP’li Murat Sarısaç İKRAR için yazdı… “HDP’nin 9. Kuruluş Yıldönümü Kutlu Olsun”

İKRAR – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kuruluşunun 9. Yıldönümü dolayısıyla İl ve İlçe örgütlerinde çeşitli etkinlikler paneller söyleşiler gerçekleştirmeye devam ediyor. HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç partisinin kuruluşunun 9. yıldönümünde İKRAR Haber Ajansı için “HDP’nin özgül ağırlığı” başlığını verdiği bir yazı kaleme aldı. Yazısında HDP’nin kuruluşundan bugün karşılaştığı baskı, ötekileştirici politikalar ve zulümlere yer veren Sarısaç’ın yazısında HDP’nin 2019 Yerel Seçimlerinde ülkenin batısında ki tavrı ve bu tavrın halk üzerindeki karşılığına da değindi. 

 

HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın yazısı;

 

HDP’nin Özgül Ağırlığı

Ortadoğu, bereketli toprakları ve kadim medeniyetleriyle, yeraltı zenginlikleri ve halklar bahçesiyle özgün bir coğrafya. Buna rağmen günümüze değin adeta paradoksal bir dehlizi andırıyor. Çok inançlı ve uluslu olmasına zıt bir şekilde ‘tekçilik’ hakim kılındı, her açıdan zengin olmasına rağmen ‘yoksulluk’ dayatıldı. Çünkü yüz yıldır halklar arasında çelişkiler büyütülürken kapitalizm, çıkarlarının bekçiliğini yarattıkları otoriter rejimlere yaptırdı. Böylece diyalektik gelişim süreci başarılamazken halkların demokrasi ve özgürlük arayışı kolayca baskılanacak düzeyde kaldı. Ama halkların özgürlük mücadelesi, her zaman bilinç üstüne çıkmanın yollarını aradı. Tarihsel tecrübelerin de gösterdiği gibi otoriter rejimler, halk gerçekliğini bilinçaltına ittikçe kaybettiler, daima kaybederler. Bunun yolu da halkların ortak demokratik mücadelede bir araya gelmesinden geçmekte.

 

Kongreden Partiye

Türkiye özgünlüğünde bakıldığında, devlet aklının istikrarlı bir şekilde amaçladığı şey, Kürt halkını yalnızlaştırmaktı. 12 Eylül darbesinin doğal bir sonucu da bu olmuştur. Ama Kürtlerin ısrarı, 90’lı yıllarda HEP’i doğurmuş; sonraki süreçte parti kapatmalara rağmen demokratik siyaset zemininde tutunmuştur. Kürt siyasetinin ülkenin her tarafındaki sorunları gündemine alarak Türkiye halklarıyla, emekçileriyle bir araya gelmesi hiçbir zaman devletin hoşuna gitmedi. Bu anlamda 2000’li yıllar, seçimlerde farklı kesimlerin özgün formüllerle bir araya gelmesini sağlasa da bu yeterli olmadı. Tam da bu zeminde, Halkların Demokratik Kongresi özgün bir buluşma zemini olarak ortaya çıktı. Ezilenlerin, dışlananların, yok sayılan halkların ve inançların; emekçilerin, kadınların, gençlerin öz benlikleriyle yer aldıkları bir Kongre.

Nihayetinde Halkların Demokratik Partisi’nin 15 Ekim 2012’de üzerinde şekillendiği güçlü temel buydu. Bu nedenle HDP, seçim endeksli bir parti olmanın ötesinde herkesin fikirleri, inançları ve renkleriyle yan yana durabildiği bir çatı olageldi. Her ne kadar kurulduktan sonra kendini genel, yerel, referandum, cumhurbaşkanlığı seçimleri vs. derken birçok seçimin ortasında bulsa da yükselen bir ivme kazanmıştır. Bunun bir nedeni, HDP’nin Program’ında ve Tüzük’ünde yer alan ilkelerin Türkiye halkları arasında yaşam bulmasıdır. Bir diğer nedeni ise, ayyuka çıkan baskılara rağmen HDP’nin geri adım atmamasıdır. Bu süreçte HDP’yi bitirmeyi amaçlayan AKP üçe bölünürken ortağı MHP ikiye bölündü. Kürtler söz konusu olduğunda agnostik bir evrende yaşayan muhalefet partileri de bölünmeden kurtulamadılar.

 

Halkların sözleşmesi

Buna karşın HDP, baskılara rağmen tüm bileşenleriyle ve seçmenleriyle birlikte omuz omuza demokratik bir direniş sergileyerek umudun adresi oldu. Çünkü daha kuruluşunu ilan ettiği ilk gün yapılan konuşmalarda HDP “bir halk hareketi, taban örgütlenmesi” şeklinde tanımlanarak sokaklarda, meydanlarda büyüyeceği belirtildi. Bu yüzden Meclislerle örgütlenerek yaşamın her alanında, ülkenin her parçasında varlığını ispatlayarak; kadınların, gençlerin, emekçilerin omuzlarında büyüdü. Kürdistan gerçekliğinden de kopmadan bunu her platformda anlatarak Kürt sorununda demokratik çözümü ısrarla savundu. Çünkü Kürt sorununda onurlu bir barışa duyulan ihtiyaç açıkça ortadadır. Bunun için, Sayın Öcalan’ın dikkat çektiği toplumsal müzakere ve toplumsal barış çerçevesinde demokratik mücadelenin sürdürülmesinin gerekliliği de not edilmelidir. Bu çerçevede HDP’nin toplumsal uzlaşı ve hoşgörü ekseninde müzakereyi ve diyalogu büyütmesi en kritik gündem maddesidir. Ki HDP, çoğulcu yapısıyla halkların üzerinde ulaştığı toplumsal bir sözleşmenin kendisidir zaten. Bu yönüyle 31 Mart ve 23 Haziran 2019 yerel seçimlerindeki etkisi ve bugün süren seçim tartışmalarındaki belirleyici rolü bir tarafa; diğer siyasi partilerin sahip olmadığı özgünlükleriyle özgül bir ağırlığa sahiptir.   

9’uncu yaşında HDP, Türkiye siyasetinde yaşanan tıkanmanın, açmazın da anahtarı olduğu apaçık ortada. Bir tarafta  AKP despotluğu, diğer tarafta eski vesayet savunucuları. Bir tarafta Kürt sorununu inkar eden anlayış, diğer tarafta söylemin içini doldurmayan ürkeklik. Buna karşın HDP, savunduğu “üçüncü yol” paradigmasıyla başka bir seçeneğin de mümkün olduğunu gösteren bir noktada. Çünkü iktidarı ve muhalefetiyle, tüm siyasi partilerin yerleşik sınırlarına rağmen HDP, çoğulcu yapısıyla demokratik cumhuriyetin nasıl inşa edilebileceğini gösterdi, gösteriyor. Aynı şekilde erkek egemen siyaset düzenine karşı “Eş başkanlık mor çizgimizdir” diyerek kadın mücadelesinin, dünyada rol model olabilecek partisi olmuştur. Bugün HDP’nin Meclis’teki çalışmalarına da bakıldığında, ülkenin tüm sorunlarını çözmeye dair iddiasının gücü de anlaşılabilir. Bu nedenle Meclis’te 2022 bütçesi görüşmelerinde en net şekilde “Savaşa, ranta, saraya, yandaşa değil; halka bütçe!” diyecek olan da HDP’dir.

 

Umutla yarınlara

Siyasi iktidarın kapatma davası tehdidine, Kobanê kumpas davasına, belediyelere atadığı kayyumlara, yargı sopasına rağmen kaybeden HDP olmayacaktır elbette. Öyle ki arkasındaki halkların desteğiyle, tarihten süzülen mücadele geleneğiyle ülkenin geleceğine dair sözünü daha güçlü kuracaktır. Dolayısıyla 27 Eylül’de HDP’nin “Demokrasiye Çağrı” deklarasyonu bir çözüm manifestosudur. Tüm Türkiye halklarına dayatılan yoksulluğa karşı, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğe karşı bir çıkış anahtarıdır. Bu yönüyle “Demokrasiye Çağrı”, HDP’nin 9’uncu yaşında geleceğin birlikte örülmesinin reçetesidir. Bu sebeple umutla ve inançla bir araya gelerek HDP’yi büyütmek; demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlere, sürgüne gidenlere ve cezaevine girenlere karşı tarihsel bir sorumluluktur.

 

 

HABER MERKEZİ

EN SON HABERLER

© 2020 İkrar Haber Ajansı Tüm Hakları Saklıdır ~ İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.