İkrar-HA1 | 06 Mayıs 2021 | Gençlik, Genel, Güncel Haberler, Manşet, Politika, Son Dakika, Video Galeri A- A+
İKRAR – Devrimci hareketin öncü isimlerinden Deniz Gezmiş’in aramızdan kopartılışın 49’uncu yıldönümü olan 6 Mayıs öncesinde, Deniz’in yoldaşı Mustafa Lütfi Kıyıcı, Deniz’in anısına İKRAR Haber Ajansı için bir yazı kaleme aldı. Devrimci Hukuklular Derneği, Devrimci Öğrenci Birliği, Dev-Genç ile Türkiye Emekçi Partisi Kurucu ve MYK Üyesi Mustafa Lütfi Kıyıcı’nın kaleme aldığı “Ölenler mi yaşıyor, öldürenler mi?” yazısı;
ÖLENLER Mİ YAŞIYOR, ÖLDÜRENLER Mİ?
Dünyada , “DAHA GÜZEL VE ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN !” düşüncesine ulaşan, Vietnam Savaşının yarattığı haksızlığa karşı çıkan Amerika gençliği, Mayıs ayaklanmasını yaşayan Fransa, Almanya ve İngiltere gençliğinin fırtınası esiyordu.
Burnumuzun dibinde Filistin Halkının haklı mücadelesi vardı. ABD’nin burnunun dibinde faşist Batista iktidarını yıkan Küba ve efsaneleşen CHE vardı. Ve Onun “Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin, savaş naralarımız kulaktan kulağa yayılacaksa, (…) ölüm hoş geldi sefa geldi !” sözleri özellikle bizim gibi emperyalizme karşı kurtuluş savaşı verilmesinin gerekli olduğuna inanan gençliği etkiliyordu. O günlerde iletişim bu günün gelişmişliğinde olmasa bile diğer ülke gençliğini etkilenmediğini söylemek boş laftır. Pek çok ülkede olduğu gibi bizde de kendi şartlarımızda gençlik hareketleri yaşandı.
68 hareketlerinin ana karakteri kitle sorunlarına doğru tespit etmek, kitle beklenti ve özlemlerine yönelik eylemleri harekete geçirmektir. Bunda çoğu zaman statüko ile çatışmak kaçınılmazdır. 68 bu anlamda dünya ölçeğinde başkaldırıdır.
Bizde de farklı bir çizgi izlememiş, kendi özelimizde sorunların çözümüne yönelik eylemlerde toplumu yönlendiren ve toplumun benimsediği liderler ön plana çıkmıştır. Bu konumda olan arkadaşlarımızı yakın kısa tarihimizde gördük ve çoğu ile birlikte yaşadık.
Ancak, toplumsal olaylar, denizin dalgaları gibidir. Dalgaların yükseldiği ve dinginleştiği durumlar vardır. Ve devlet, sınıfların var olduğu ciddi bir organizasyondur. Dalgaların yükselmesini önlemek ve menfaatini korumak ve kollamak zorundadır.
Ve intikamcıdır. Nitekim tarihin çeşitli evrelerinde böyle olduğu gibi yakın tarihimizde de böyle olmuştur.
Mayıs 5/6 günlerine geldik. Bu gün toplumun her katmanından kabul gördüğü gibi, hiç adam öldürmemiş, bir takım pazarlıklarda kullanmak için rehin aldıkları emperyalist devlet bağlantılı kişileri bile serbest bırakmış Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam edildiği günü yaşıyoruz.
Bilmek lazım ölenler mi yaşıyor?
Öldürenler mi ?
Bu arkadaşlarımızın mahkemedeki savunmaları yayınlandı. Anayasayı “tadil ve tağyir” değil Anayasanın savunmasını yaptıklarını bütün kamuoyu bilgi sahibi oldu.
Hüseyin İnanın mahkemede savunma mahiyetinde söylemiş olduğu; bir gurup gencin niteliği belli silah donanımıyla Anayasayı tebdil ve tağyir edebileceğinin mümkün olamayacağı mealindeki sözleri mahkeme zabıtlarında mevcutken bu arkadaşlar intikamcı bir zihniyetle mahkûm ve infaz edildi.
Hayat ilginç rastlantılarla doludur. Bu arkadaşlarla denk gelen beraberliklerim oldu. Denizle aynı yıl ve günlerde Hukuk Fakültesinde öğrenciydik. Önce Devrimci Hukuklular Örgütü ve sonrasında Devrimci Öğrenci Birliği’ni kurduk. Devrimci demokrat gençlik örgütleriydi. Eylemlerde ve doğal sonucu olan tutukluluklar da yaşadık.
Gün geldi mücadele biçimde ayrı düştük.
Son kez Dev Genç Kongresi ilk gününün akşamında Filistin’e gitmekten vazgeçtiği yollu bir söylenti üzerine ODTÜ yerleşkesinde kaldığı yurt odasına Işıtan Gündüz ile birlikte gitmiştim. Filistin’e gitmekten vazgeçmiş ama mücadele biçimindeki ayrılığın devam ettiğini öğrenmiştim. Kısa bir görüşme oldu. Denizi son görüşümdü Bir de Mamak’ta bir kez mektuplaştık. Ben İki nolu Mamak’taydım.
Yusuf ile Ankara Merkez Cezaevinde kısa bir süre beraber kalmıştım. İkimiz de silah yakalatmışız. Benim yakalattığım silahlardan biri Star marka idi. Gazetelerde “Sten” diye çıkmış… Yusuf’la aynı koğuşta karşılaştığım da ilk sözü “Steni nereden buldunuz !” sözü olmuştu. Arkadaşlarımızın sokak ortasında öldürüldüğü ve meşru müdafaaya ağırlık verdiğimiz günlerdi. Kısa süre sonra tahliye oldu. Yusuf’un bana farkında olmadan yaptığı ve yaşamımda önemli bir yeri olan Hale ile tanışmamıza vesile olmasıdır.
Hale Yusuf’a ziyarete gelmişti ancak Yusuf’un o gün duruşması vardı ve nitekim o gün tahliye olacaktı. Ziyaret yerine Yusuf’un Adliyede olduğunu haber vermeye gitmiş ve dışarıdaki arkadaşlardan ihtiyaçlarımız olanların gönderilmesini Haleden rica etmiştim. Kısa görüşme sonra bir ömür boyu beraberliğe dönüşecek miş o zaman bilebilmek mümkün olamazdı tabii ki…
Hüseyin ile bir iki kez karşılaşmıştım. İlki bizim bilinen Samsun-Ankara arasında yaptığımız Tam Bağımsızlık İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü sonrası Ankara’da yapılan TİP kongresine gitmemiz sırasındadır. Meğerse Deniz ve arkadaşları Kongreyi basacaklar diye bir söylenti üzerine bizleri kapıda karşılayıp mani olmak üzere gelen arkadaşlar arasındaydı. Bir de SBF kantininde THKO olayları başladığında karşılaştım. Hüseyin henüz deşifre olmamıştı.
Söylediğim gibi hayat ilginç karşılaşmalarla doludur. Daha yaşanası, bağımsız bir ülkede özgür vatandaşların yaşadığı bir ülke özlemini miras bıraktılar ve unutulmadılar.
Bu gün heykelleri dikiliyorsa eğer bu özlemin paylaşıldığındandır.
İdamların olduğu gün ve 68’in ölümsüzlerini; Deniz’ in, Hüseyin ‘in ve Yusuf ‘un şahsında simgeleşen bu meşum günü acı ile anımsıyoruz.
Binlerce çocuğun adında Deniz, Hüseyin, Yusuf yaşıyorsa eğer yineliyorum, ölen kim yaşayan kim?
İKRAR HABER AJANSI
Haber Merkezi